Şevval Dirik
2 min readJul 22, 2019

Gezmek ve Okumak üzerine

Yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. -İlber Ortaylı

Klasik bir soru vardır. Çok okuyan mı bilir çok gezen mi? İlber hoca ‘Bir ömür nasıl yaşanır?’ kitabında,

“İkisinin de katkısı var. Ben ikisinden de fayda gördüm. Okudum, anladım; gezdim, tanıdım. İkisi de keşfe giden yolları açar.” diyor.

Gezmek ve tanımak başka. Yaz başında kardeşimle (10) Ayasofya’ya gittik. Bak ablacım burası eskiden kiliseymiş sonra cami olmuş diye ona anlatacakken bana büyüdüğümüz şehir Bergama’dan gelen sütun ve mermer küpleri gösterdi. Hatta kubbede bulunan 4 tane altı kanatlı melek figürlerlerini anlatmaya başladı. Meleklerin yüzleri kapalıydı. Onlarla ilgili bilgiler verdi. 2009’da birinin yüzü açılmış. Onu görmek istedi ama gittiğimizde hepsinin yüzü kapalıydı.

İncilde bahsedilen melekler vardır. Michael, Gabriel ve Satan. Bu melek ise 6 kanatlı Seraphimdir. Tanrının tahtını koruduğu söylenir. Bu melek iki kanadıyla yüzünü iki kanadıyla ayaklarını kapatacak şekilde beklermiş. Diğer iki kanadı ise uçmak içinmiş. Osmanlı döneminde yüzleri altın kapaklarla kapatılmış.

Ayasofya’nın atmosferine kapılıp hayran hayran gezmiştim geçen sene. Bu sene ise kardeşim sayesinde şaşkınlıkla gezdim. Kardeşimin Ayasofya’ya olan takıntısını biliyordum, beni şaşırtan şey vurdumduymazlığım oldu.

“İstanbul’da yaşamayın, İstanbul’u yaşayın” diyor Saffet Emre Tonguç. Gezmek görmek, geçip gitmek herkesin yaptığı bir şey oldu. Üstüne basıp geçmek, havasını solumak, suyunu içmek, bir şehri tanımak için yeterli değilmiş.

Çok okumak peki? İşte bu nokta ise Cemil Meriç’in ‘Bu ülke’ kitabında geçiyor,

Okumak için okur. Ne sanat heyecanı ararlar, ne zekalarını geliştirme emelindedirler. Çok okurlar, ellerine geçeni okurlar. Sabırsızdırlar, sırtlarından bir yük atmak isterler sanki. Okuduklarını reddetmek veya tartışmak ihtiyacını duymazlar. Kitap kapanır kapanmaz içindekiler unutulur. En büyük zevkleri kitap değiştirmektir.

İlber hoca yine derki, “Dışarıda da cahil çoktur. Bu cahillerin bir kısmı ne yazık ki okumuşların arasındadır.” Farkında mısınız? Artık ne çok okuyan biliyor, ne de çok gezen. Hepimiz kaybolmuşuz. Çünkü ne okumayı biliyoruz, ne de gezmeyi.

Gezmek bizim için sosyal medyamızı dolduracak bir hobi, okumak ise vicdanımızı rahatlatacak bir spor olmuş. Ne gezdiğimiz yeri nede okuduğumuzu biliyoruz. Her şey, ‘gezdim gördüm okudum’ diyebilmek ve bunu kanıtlamak için sosyal medyayı kullanmak olmuş.

Şimdi gezen başka, okuyan başka, bilen başka.

Brezilyanın başkenti Brasilia’dayım şu an. Ayasofya gezisi bana çok şey öğretti. Akıllandım. Buraya gelmeden önce tarihini araştırdım bu yeni şehrin. Burada yaşayan insanlardan tavsiyeler alıp birkaç belgesel izledim. Daha sonra yola çıktım. İlk defa her şey daha anlamlı ve daha gerçekçiydi. Her şey bir yana fotoğraf çekmeyi unutturacak hisler yaşıyor insan. Sanki bir filmin içindeymiş gibi o tarihi tekrar seninle yaşıyor şehir.

Tanımak… Şehrin derdini, kederini bilmek. Bir eğlenceye kurban etmemek. Bütün bir şehri telefon camından izlemek koştururken veya ellerin cebinde yavaş yavaş yürürken düşünmek, anlamak ve öğrenmek.

Şimdi hem geziyorum hem okuyorum hem de çalışıyorum. İnanın çok yoruluyorum ama bir günüm sanki bir ay gibi dolu dolu geçiyor. İşte seçim bizim.

Bir şehri yaşamak veya bir şehirde yaşamak.

Şevval Dirik
Şevval Dirik

Written by Şevval Dirik

New PM, Ex Product Designer. I mean at the end its all about "the product"

No responses yet